WORKSHOP Dergi yeni sayısının kapak konusu “ESG” kapsamında Mikado Sustainable Development Consulting & GDN Kurucusu, Sosyal Girişimci ve Sürdürülebilir Kalkınma Uzmanı Serra Titiz görüşlerini paylaştı.

ESG yaklaşık 20 yıl önce yeni bir kavram olarak ortaya çıktı. Bu kavramın özellikle son 5 yıldır şirketlerin gündeminde olduğunu gözlemliyoruz. Sizce ESG’nin şirketlerin gündeminde artan oranda yer bulmasındaki ana faktörler nelerdir? 

Sanayileşme ve tüketim toplumuna geçişle beraber üretime ve karlılığa odaklanan iş dünyası bir yandan artan ve yaşlanan dünya nüfusunun ihtiyaçları diğer yandan, dünyamız üzerinde hem çevresel baskılar hem de gelir adaletsizliği, eşitsizlik gibi sosyal sonuçları derinleştirmeye başladı.

Dünyanın sınırlı doğal kaynaklarının artan nüfusun ve gelişen sanayinin ihtiyacını karşılamaya yetmeyeceğinin anlaşılmasıyla, diğer bir değişle gezegenin “sürdürülebilirliği”nin tehlikede olmasının farkedilmesiyle iyileştirme/recovery süreci başlamış oldu. 2000li yıllarla birlikte bu yeni kavram önce büyük STKların, sonra devletlerin, sonra da şirketlerin gündemine girdi. Son yıllarda iklim değişikliği ve insan hakları alanında çalışan aktivistlerin ve sosyal girişimcilerin sayısı da katlanarak artıyor. Yepyeni bir dünyaya uyanıyor yeni nesil.

İş yapma biçimi de dolayısıyla değişiyor; daha şeffaf, daha işbirlikçi, daha yenilikçi ve daha kapsayıcı olmak şirketlerin yeni gündem maddeleri.

BM tarafından 2015 yılında geliştirilerek tüm dünyada yaygın bir şekilde iletişimi yapılan ve “gezegeni kurtarma” yol haritası olarak tanımlayabileceğimiz Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları tüm paydaşlar için geçerli bir pusula niteliği taşıyor. Bu yeni konjonktürde şirketlerin artık hangi sürdürülebilir kalkınma amaçlarına en çok etkileri olduğunu ya da olabileceğini değerlendirerek stratejilerini oluşturmaları ve iş hedeflerini belirlemeleri bekleniyor. “Sorumlu bir şirket” olmak eskisi gibi bir sosyal proje yapmaktan ibaret değil; şirketlerin çalışanlarının haklarını ve iyi olma hallerini desteklemeleri, çevreye zarar vermemeleri, ekiplerini sürdürülebilirlik konusunda bilgilendirmeleri ve rekabet avantajını yenilikçi ve sürdürülebilirliği destekleyen uygulamalarla kazanmaları gerekiyor.

ESG’yi kurum odağına ve pratiğine almayı tetikleyen bir diğer faktör de regülasyonların ve uluslararası bağlayıcı sözleşme ve düzenlemelerin sayısının artması. Yeşil Mutabakat buna en iyi örneklerden biri. İhracat yapan sektörlerde tedarik zincirinde sürdürülebilirlik ve sorumlu davranış talep ediliyor; üretim yapan şirketlerden sektör bazlı standartlara uyum, raporlama ve iç prosedürlere entegrasyon bekleniyor. “İş yapma lisansı”nın olmazsa olmazı haline gelmeye başladı artık ESG uygulamaları.

Konunun önemini farkeden liderler de artık hem özel hem de iş yaşamlarında sürdürülebilirlik elçisi olarak hareket etmeye başladı. Liderin sahiplenmesi de kurumların değişim süreçlerini daha hızlı benimselemeleri ve kurum için girişimcilik ve inovasyon kültürlerinin de yagınlaşmasına imkan tanıyor. Örnekler ülkemizde de artmaya başladı. Önümüzdeki dönem daha da fazlasına şahitlik edeceğimize inanıyorum.

Kurumların sürdürülebilirlik alanında hayata geçirdikleri projelerin de sürdürülebilir olması için özellikle nelere dikkat etmeleri gerekiyor? 

Sürdürülebilirlik projeleri yeşil satınalmadan yenilenebilir enerji kullanımına, erişilebilir fabrikalardan karbon nötr tesislere, çalışanlara esnek çalışma saatleri sunmaktan, döngüsel ekonomi uygulamalarına, dezavantajlı grupların istihdam edilebilirliğini artırmaktan çalışan gönüllülüğü uygulamalarına kadar çok çeşitlilik arz ediyor. Bu projelerin kalıcı uygulamalara dönüşebilmesi gerekiyor ki paydaşlar tarafından içselleştirilsin ve şirketin iş verimliliği ve karlılığına da hizmet etsin. Sürdürülebilirliği tüm boyutlarıyla ele aldıklarında ve değer zincirlerinde uygulamaya geçirdiklerinde şirketler pek çok boyutta tasarruf etmeye başladıklarını görecekler. Rekabet avantajı yaratabilecekler, yeni müşteri kitlelerine ulaşacaklar, çalışanları daha kalıcı olacak ve de en önemlisi tedarik zincirinde daha kontrollü olacakları için risklerini azaltacaklar.

Kurumlar nasıl etki odaklı bir bakış açısı kazanabilir? 

Önümüzdeki yılların yeni gündemi “etki” ve “etki yönetimi” olacak. Sürdürülebilir olmak da aslında olumsuz etkiyi azaltıp olumlu etkiyi artırmak demek. Olumlu etkiyi artırmanın yolu da etki odaklı bakış açısı benimsemekten geçiyor. Günün sonunda her kurum bir etki yaratmak, bir davranış değişikliği için varlık gösteriyor. Etki yönetimi de daha ilk günden, yeni bir projenin ya da iş hedefinin etkisinin ne olacağını öngörmek ve o etkinin oluşum sürecini izleyip değerlendirmekten geçiyor. Bunu yapabilmek için de etki göstergeleri belirlenerek ilgili paydaşlar üzerinde ölçüm yapmak ve düzenli bir şekilde toplanan verilerin analiz edilerek ulaşılmak istenen etkiye ne kadar yaklaşıldığının değerlendirilmesi geriyor. Bunu yapmaya başladıklarında kurumlar etkilerini yönetebilir hale geliyorlar

Size göre çevresel, sosyal ve kurumsal inovasyonlar için kritik başarı faktörleri nelerdir?

Değişim için inovasyon gerekiyor, inovasyon ise sürdürülebilirlik yönetiminin ayrılmaz bir parçası. Ancak sürdürülebilirlik yönetiminde hedef konmadığında uygulamalar münferit kalıyor ve devam arz etmeyebiliyor. Bu nedenle inovasyonun bir kurum kültürü haline gelebilmesi için kurumların çevresel ve sosyal boyutlarda kendilerine ölçülebilir hedefler koymaları gerekiyor. Bu hedefler atık oranını azaltmaktan yenilebilir enerji yatırımlarına, kadın tedarikçi/kadın istihdam oranlarından tedarik zincirinde denetim oranlarına, dijitalleşmeden çalışan katılımını artırmaya kadar pek çok alanı kapsamalı, ulaşılabilir ama sadece kısa vadeli değil orta ve uzun vadeli zaman planlarını da kapsamalı.

Sağlık sektörünü ESGkonuları bağlamında nerede görüyorsunuz? Gelişim fırsatları sizce hangi alanlarda yoğunlaşıyor?

Sağlık sektörü riskli ve denetime tabi bir sektör olduğundan sürdürülebilirlik çalışmalarına pek çok sektörden önce girdi. Türkiye’de ilk sürdürülebilirlik stratejileri, raporları, eğitimlerini sağlık sektöründen firmalarla gerçekleştirdik biz. İnsan sağlığı açısından sektör her zaman gelişime en açık sektörlerden biri olacak, sektörde yenilik büyük etkiler yaratabiliyor.

Sağlık sektöründe dijitalleşme, teknolojinin kullanımıyla sağlık hizmetlerinin sunumunda ve yönetiminde bir dönüşümü başlatmış durumda. Dijitalleşmeyle sağlık hizmetlerinin daha etkin, verimli ve erişilebilir olmasını sağlayabilir. Elektronik sağlık kayıtlarıyla daha etkili hasta takip ve bakımı mümkün olabilmeye başladı. Uzaktan sağlık hizmetleri sayesinde erişilir sağlık hizmetleri artık mümkün. Mobil sağlık ile ilaç içmeyi hatırlatan uygulamalar insanların sağlıklarını daha iyi yönetmeleri ve bilinçli olmaları mümkün olabiliyor. Yapay zeka ise erken teşhisten ilaç geliştirmeye kadar hastalıkların tedavisine katkı sağlıyor. Bütün bu gelişmelerin insan ömrünü uzattığını söyleyebiliriz, dünya için iyi mi kötü mü? J

Sosyal inovasyon ve sosyal girişimcilik son yılların yükselen değerlerinden. Önemli bir gelişim alanı da burası aslında. Yaratıcı ve eşsiz sosyal girişimler çok boyutlu çarpan etkisi yüksek fayda sağlıyor. Bunlara bir örnek, meme kanseri teşhisinde görme engellilerin çalıştığı “Discovering Hands” sosyal girişimi olabilir, https://www.discovering-hands.de/

Türkiye’de de sağlık alanında sosyal girişim sayısının artmasına Abdi İbrahim İlaç ve Impact Huba ile birlikte yürüttüğümüz Sağlıkta Sosyal İnovasyon: Doz programı 2nci yılında. Program kapsamında sağlık alanındaki startuplar destekleniyor, kuluçka programına katılıyorlar, mentorluk alıyorlar ve bir ağ oluşmaya başladı alanda.

Yakın gelecekte ESG’nin evriminin ne yönde olacağını öngörüyorsunuz? 

ESG yani sürdürülebilirlik yönetimi “etki yönetimine” evrilecek, etki odaklı bakış açısı iş dünyasının yeni gündemi olacak, B Corp şirketlerin sayısı artacak, şirketler daha fazla işbirliği yapacak, çalışanlar etik savunucuları olacak haklarını daha iyi bilecek ve umuyorum ki aslında dünyada herkese yetecek kadar üretilen var olan gıda, ilaç gibi kaynaklar daha eşit ve adil bir şekilde paylaşılacak. Mutluluk endeksi yaygınlaşacak ve olumlu etki yaratmada kurumlar birbirleriyle yarışacak.